Fotoğraf Hayatımı Nasıl Kurtardı ve Photophily’nin Başlangıcı

Fotoğraftan önce

Hep birşeyleri paylaşmak istemiştim. Birşeyler diyorum, çünkü her ne kadar kafamda bazı fikirler olsa da, bu dağınık fikirlerle tam olarak ne yapacağımı bilmiyordum. 2009 yılından beri pek çok online içerik ve topluluk projelerim oldu ama neticede hepsinin fişini çekmek zorunda kaldım.

Kısacası bu girişimler yeterince spesifik değildi ya da ben yeterince derinleşmemiştim yahut kendime has alanımı henüz bulamamıştım.

Başım dertteydi

Yaptığım işleri büyük resimde bir yere oturtmakta ve anlam vermede hep zorlanmışımdır. Denediğim birçok şey beni hiçbir zaman tam tatmin etmemiş, sonunda devam etme isteğini yitirerek hepsini yarım bırakmıştım.

Aşırı duygusalım, sevmediğim bir işi yapamıyorum. Bu yüzden, ve başka birkaç şey nedeniyle, hiçbir şeyde başarılı değildim. Kendimi harcıyordum, aklım da bir karış havadaydı.

2013 yılı civarı derin bir depresyondaydım. Karanlık bir noktadaydım ve acı beni öldürüyordu. İçinde olduğum duygusal kendini imha hali daha sonra 2014 yılında bir oto-immün hastalık olarak gerçeğe dönüşmüştü.

Fotoğrafı keşfedişim

2013 yazında resimleri kırpmak, yeniden boyutlandırmak ve web için optimize etmek gibi basit ve alakasız birkaç şeyi öğrenmek ihtiyacı sebebiyle fotoğrafı keşfettim.

Youtube’da birkaç gün videoları izleyince anladım ki, görsellerle yapılacak iş sadece kesip biçmekten ibaret değil, meğer bu tamamen apayrı bir dünyaymış. O yaz gece gündüz durmadan eğitim videoları izledim.

O yılın Ekim ayında ilk kameramı aldım ve o gün bugündür fotoğraf yapıyorum.

Fotoğraf hayatımı kurtardı

En çok ihtiyacım olduğu zamanda ailem ve harika dostlarım yanımdaydı. Lakin hayatımı fotoğraf kurtardı, bana amaç verdi, hayatıma neşe kattı. Elbette bu fotoğrafın bizatihi kendinden değil fakat fotoğraf vesilesiyle şahit olunan güzelliklerden, dünyaya apayrı bir gözle bakmaya başlamaktan kaynaklanıyordu.

Gizli bir el, dibinde bulunduğum uçurumdan kurtarmak için bana bir ip uzatmıştı.

Hastalığımı kontrol altında tutmak için bağışıklık sistemimi baskılayan steroidleri İtalya’dayken, Alpler’i gezerken bıraktım.

Hiçbir şey dağlara gidip güzellikleri görmek, fotoğraflamak ve sonra fotoğraflarını yapmak kadar bana heyecan vermiyor. O fotoğrafları işlemek için bilgisayarın başındayken bile ruhumun titrediğini, damarlarımda derin bir heyecanın yayıldığını hissediyorum, hızlanan bir uçaktaymış gibi göğsüm sıkışıyor. Hatta bu paragrafı yazarken dahi aynı şeyleri hissediyorum. (Çıldırdım mı? Sanmıyorum.)

Sonunda yerini bulmak, yaptıklarına anlam verebilmek… Nefes almak gibiydi.

Bu çok, çok uzun bir hikaye, Photophily ile ilgili kısma geliyorum. Zaten yazıyı kişisel boyuta fazlasıyla taşırdım. Aslında bunları anlatmayacaktım fakat yazdıkça dökülmem gerektiğini hissettim. Hatta yazarken, kişisel konulara bu kadar girmenin doğru olup olmadığını da kendime sorup durdum.

Yine de, benim gibi takılıp kalmış başka ruhlar da olabilir ve bu hikaye kendi yollarını bulmada ilham verebilir diye düşündüm.

Photophily’den Öncesi

Kameramı aldıktan sonra elbette fotoğraf çekmeye, yapmaya ve yayımlamaya başladım. Zamanla kendi web siteme ihtiyacım olduğu daha belirgin hale gelmişti. Biraz araştırmadan sonra reflections.digital alan adını satın aldım ve üzerinde bir miktar çalıştım.

Sonra işler eğitim vermek, bu sanatı/zanaatı öğretmek istediğim noktaya ulaştı. Üstelik buna tam başlamıştım ki, “Reflections” isminin çok genel bir isim olup ileride marka sorunlarına sebep olabileceğini fark ettim.

İlk başta çok önemsemedim, neticede kişisel bir web sitesi yapıyordum. Sonra o riski de almak istemedim.

İsmi bulmak

2017 yılı sonunda isim aramaya başladım. Güzel, sade ve .com uzantılı bir isim olsun istiyordum. Tabi bu araştırmayı kabusa dönüştürmüştü çünkü bu tanıma uyan bir isim bulmak neredeyse imkansızdı.

Fakat kararlıydım. Hayır, aslında takmıştım. Gece gündüz tek düşündüğüm isim bulmaktı. Yaklaşık iki ayda uzun bir fikirler listesi oluşmuştu. Fakat hepsi de çöptü. Umudumu kaybediyordum.

Sonra bir gün, “fotoğraf”, “ışık”, “sevgi” kelimelerini kafamda döndürürken birden şimşek çaktı: Photophily. Çok heyecanlanmıştım. Hemen alan adının müsait olup olmadığına baktım. Kimse almamıştı, bir solukta kayıt ettirdim. Tarih: 23 Şubat 2018.

(“photo” hem fotoğraf hem de ışık demek, “phily” de sevgi. Birlikte “ışık/fotoğraf sevgisi” anlamına geliyor).

Uzun ve bunaltıcı araştırma günleri bitmişti. Sonunda yapılması gereken diğer işlere başlayabilirdim.

Bir yıllık çalışma

Bu ilk yıl platformu yapılandırmak ve teknik meseleleri halletmekle geçti. Birçok sorunla karşılaştım lakin işin büyük kısmı neredeyse bitti. Fotoğrafçılık dışında pek çok şeyi de öğrenmek zorunda kaldım. İşte çözülen sorunlardan bazılarının listesi:

  • Logo
  • Hızlı bir web hosting
  • WordPress teması
  • Güvenlik
  • Hız optimizasyonu
  • CDN
  • Email hosting
  • Platfom e-postaları
  • Haber bülteni
  • Topluluk yazılımı
  • Kurs yazılımı
  • Video hosting
  • GDPR, Gizlilik Politikası
  • Eklentiler
  • Ticarileştirme
  • Pazarlama
  • SEO
  • URL kısaltma
  • Daha birçok şeyler

Tabi sadece servis sağlayıcılar bulup bu kadar zaman kaybetmeyebilir ve teknik detaylarla uğraşmadan işleri halledebilirdim. Fakat onun da dezavantajları var; ilk olarak pahalı ve ikincisi, başkasının platformuna bağımlı hale geliyorsunuz. İşler ters gider ve fişinizi çekmeye karar verirlerse yandınız.

İşleri kendi mutfağında halletmek ise zahmetli ama en iyisi.

Gelen yıl

Bu yıl ise tamamen içerikle ilgili olacak. Eğitimler, kurslar ve hatta birkaç kitap hazırlamayı planlıyorum.

Sonrasında ise amaç, Photophily’i dağlardan yönetilebilecek hale getirmek.

Alışılmadık bir yıllık rapor, değil mi? Soğuk kurumsal yapılarla işimiz yok zaten. Bizi ilgilendiren şey sanat.

Nice yıllara Photophily.

23 Şubat 2019.

Süleyman Dereköy.

Yorum bırakın

Scroll to Top